şiir siir şiirler siirler vesaire

1 Şubat 2009 Pazar

Eski bir yazımdan...

"...Derken bir kelebek kanat
çırptı bir yerlerde, camdan yapılmış bir kule gibi "gaia" çöküverdi.
Tam da "dem bu demdir" demişti Yonca, tam da rüya tefsirlerini
okumaya çalışıyordum ağırdan. "An bu andır" deyip bir de yazı
karalamıştım ki post tuşunun send tuşuna hile ile galebe gelmesi ile
kayboldu sanalın derinliklerinde. Ha bi daha dedim, "an o an" değildi.

Alev Hanım lütfedip açıklayıcı bir yazı göndermişler, sağ olsunlar.
Asya'nın gök tarafından döllenmesi olayının kesin olarak ırki ya da
coğrafi algılamama gerektiğine dair. Ki gerçekten de öyle
düşünüyorum, yanlış anlatmışım ki yanlış anlaşılmış.

Hiç birimiz diğerimizin tıpkısı değiliz. Her birimizin ayrı
patikası var ömrünce gideceği. Lakin bir an geliyor, meydanda kılıç
kuşanan iki safa indirgeniyor. Ve farklı patikanın insanları
saflarını seçiyorlar o an. Zamanın tükettiği ömürler, safların
tükettiği ömürler, bir safı seçememenin tükettiği ömürler, yatakta
son bulan ölümler; yiğitlerin hiç hazzetmediği, kısacası ölümün hiç
ıskalamadığı biz ölümlüler. An bu yüzden "bu andır" mı acaba, yazım
bitinceye dek o "an" dan eser kalacak mı? Ölmek mi her işimize telaşı
sokan neden? Yoksa yarın ve sonraki günlerin "The final countdown"
olması mı bizi böylesine korkutan düşüncesiyle bile.

Her yer karanlık... Geri sayımın sonu. delta-t lerin hepsini
tüketmişim. Sonsuz küçükleri sonsuz kere toplamak matematikteki gibi
bize sonsuz ömür vermiyormuş meğer. Yedi tane minicik fotonu dahi
algılayabilip beyne iletebilen sinirlerim ve gözlerim için demler
bitmiş. Nice sorup da cevabını bulamadığım/bilemediklerimi üstüme
toprak atanlara miras bırakmışım, kime ne? Dostumun gözünden dökülen
yaşlar toprağa değerken yarın öbür gün doğacak sevinçlerin tohumları
da saçılıyor. Demlerin hepsi onlara miras artık. Belki
şimdi "gerçekten" değil bunlar, lakin rüya da değil. Hiç ölümlü bir
gerçek olur mu?"

Hiç yorum yok: