şiir siir şiirler siirler vesaire

30 Nisan 2009 Perşembe

Gemiler, Sular

Bazen su götürür gemiyi, bazen geminin peşi sıra sürüklenendir su.
Ufuktan aşağı kayarlarken yekvücud olmuşlardır artık. Fırtına da
ufkun ötesinin çocuğudur, özgürlük gibi. Oralarda tepeden kayan
bulutların kimden haber getirdiğini bir tek derin sular bilir.
Fırtına da kopmalıdır; huzuru tek mutluluğu bilmesin yolcu.
Bulutların arasından güneş de yükselmelidir; yolculuğu çilehanede gün
doldurma sanmasın.
" Yarın,elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir. "

İnsan bu, bilir de duramaz bazen. Fırtınadır yolculuk der,
kabustur bu gemi der. Aklına gelen herşeye küfreder. Dalgaların
sesiyle rüyalara daldığı günleri unutur. Vuslatı unutur, kendini
unutur. "Su insanı boğarmış" der. Derin suların üstündeki fındık
kabuğunda, cesedinin derin sularla bir olduğunu unutur. Kırar, döker
ve yorulur. Yalnızlığın yükü çökmüştür geceyle üzerine.
" Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? "

Güvertenin temizlik vakti, sintineyi boşaltma vakti, oltayı
bekleme vakti ve tüm vakitler... Susuzluk korkusu elleri göğe
yükseltir, açlık ise olta başında uzun saatler geçirmeyi. Karnı
dolunca ne çabuk unutur yolcu... Unutkan olmayanların çoğu ise toktur
zaten, ve hüneri kendilerinde bilirler. Ah Aynalı Baba ah...

Uçsuz bucaksız suların martıları da vardır. Colombus'a kıyıyı
gösteren martılar değildir bunlar, kıyıyı bilen de yoktur. Doğrusu
giden ve dönen. Martılara bilinmezi sorar, gülüp geçerler. Ya yok
olayım, ya da... Susar, susmadan yanan yüreğinden ' Bari kanatlarım
olsaydı, katılaydım onlara' diye geçirir son. Yaşlanan gözleri,
gençliğine taş çıkarırcasına efendisi ruhunun 'ab-ı hayat'ını
aramaktadır ufukta.
" Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar. "

Rüyalarında bir tek toprak vardır artık yolcunun, tek nefeste tüm
kokusunu çekmek ister onun. Güneşte yanan tenine merhem olmuyordur
niceleri su; sonsuzun yolculuğunda hiçliği öğrenmiştir. Hayal meyal
hatırladığı, denizlere açıldığı limanı özlemiştir.
" Ne bir kıyıdan eser, ne bir ışıktan eser,
Sulardan daha derin, yolun karanlıkları.
Dalgalar, yürüyünüz, arayalım beraber,
Başımızı dövecek yalçın kayalıkları. "