şiir siir şiirler siirler vesaire

16 Ekim 2008 Perşembe

Duru iki

Durdu dünya kuyudatı

Küçük şehir hayatı
Fotografta bir dükkan önü tavla sehpası
Ve de sıkılgan gülüşmeler
Cümleler dert yükü
Gelmeyen müşteriler
Satın alamayacakları reklamlar
Büyük şehir insanı gibi
Altın parıltılı tasmaların çekim gücü


Gelen giden tanıdık
Baba yadigarı yaşlı amca geçer kapıdan
Arabalar geçmekte yelkenli hızında

Kepenk sesleri akşama doğru
Güneş batmamıştır henüz
Bugün vade dolmamışsa
Atılacak zar ve dönecek felek çarkları yarın yeniden
Yeniden aynı güne uyanmak
Küçük şehir insanına özgü olsa gerek

Sakince beklemek ölümü şehir gibi
Toplamı sıfır olan oyuna
Bilmeden tevazu
Kimi zaman bilmek
Sabırla
Ve arifçe bekleyebilmek

Minareye tek salada musallada tek ceset
Doğan güne bir ebelik iş çıkar buralarda
Ve de kimi zaman ölü doğar bu topraklarda bebek






4 Ekim 2008 Cumartesi

Duru

Bir sürü yükselir sazlardan sakin
Neyzen üflemektedir rüzgarı göğe
Dersin böyle midir ölüm
Hatta fırsat bulup aşkı tatmak bile

Laciverte çizgili kırmızı ufku tarayan gözlerin
Ölümü aşkı müziğe katıp uçuşan yüreciğim
Buluşsa da sonra okunsa sala
Ve bitse bu perdedeki replik
Varsın solsun bedenim

Kimin fikriydi bitirmek masumiyet okulunu
Kocaman olmak ve küçülmesi her şeyin
Anlamak marifet mi
Anladığını sanmak ya da
Göz bebeğindeki merak değil miydi bana yaşamalı kılan yerküreyi
Cıvıldayan

Sen misin
Hayal meyal önümde duran
Hayalimde olup hakikisi yalan
Hakikati ölmüş mü ne
Nafile esas bende büyük talan

Sevgilim
Gözlerinden öperim